22 Ekim 2014 Çarşamba

Ruh Hali

Sabah uyandığımda gözlerimi açamadım. Beyazperde inmiş, içinde benim de oynadığım bir korku aksiyon sahneleniyor. Durun yahu ilk gösterimi. Hele ben izliyim, DVD si çıkınca hepinize haber ederim. İnsan bazı sabahlar hiç uyanmak istemiyor ya bugün de onlardan biri. Yataktan zor çıktım. Çıkmak istemedim aslında, yorganla ayrılığımız bu sabah daha hüzünlüydü. Sonra dokuzbin küsür gündür hayattayım hemen hemen diye kabaca hesap yaptım cebirim kuvvetlidir. Aklıma geldi birden matematiğim zayıftı ya benim okul dönemimde. Bir o kadara yakın yaptığım şeyleri yine yaptım kalkınca, elimi yıkayıp yüzüme hayatı vurdum. Aynada bir yabancıya baktım. Tanıyamadım. Ocağa çay suyu koyarken, kahvaltılık biraz peynir, biraz zeytin. Domatesi sormayın kilosu üç küsür. Canım sıkkındı. canım epeydir sıkkındı. Sigara yaktım. Boğazımı acıttı. Derinden öksürdüm. Bırak şu meredi dedi, annem. Sonra hatırladım. Hafızamın her öksürüğümde bana oynadığı bir oyundu bu çünkü annem ölmüştü. Pencerenin perdesini açtım. Rüzgar içeri hücum etti cam kıyısında yatmış gibi. Sokağa karşı üfledim dumanı sonra. Karşı balkona çıkan teyze pasif içici olmuş mudur? Çayın altı fokurdamaya başladı. Şeker nerede sahi? Demlik işi tamam. Şeker yok. Sigara üç tane. Çaya sakla. Çay sevmiyorum. Hava kapalı. İnsan her gün aynı şeyleri yapmaktan bıkmaz mı? Siz bıkmaz mısınız? Hele daha yola çıkılmadı, hangi gömlek, hangi pantolon giyilecek, ütüsünü kim yapacak, çizgi sevmem hem. Otobüsler arı kovanı gibi bir boşalıyor, bir doluyordur şimdi. Ama yer yoktur. Neyse çay oldu. Şeker varmış iki tane kesme. Maaşımı da vermediler. Maaşımı uzun zamandır vermediler yahu sahi. Ne içip ne yiyorum ben? Alacaklılar kapıda. Mecazi olarak kapıda. Mecazi diye biri yok canım, kapıyı açtım kimse yok. Bir çift ayakkabım. Burnu su alıyor. Burnum akıyor. havalardan. Maç varmış gece televizyonda dedi. Sevmem. Müzik açayım. Boşver. İki zeytinle bir kibrit kutusu küçüklüğünde peyniri indir mideye. İndi. Çay olmuş mu? Koy ince belli bardağa. İnce bel, ne ya? Şöyle tombul bir fincan daha iyi. Ödüllendir kendini.Şekerler intihara hazır. Kelebeklerin ömrüne benziyor şekerlerin ömrü. Sigara yakıp zihninden geçen bütün huzursuz düşüncelerini, aklının serili kırmızı halılarının altına süpür. Hadi yola çıkma zamanı. Demişti ya biri, rolünün hakkını ver diye. Şimdi yaşıyormuş gibi yap, inandırıcı ol. Kaç bin gündür yaptın hatırla! Yine yapabilirsin. Aslanım benim. Aslanım ne ya, Nevizade'de leş bir bar. Off üst kattaki kadın halı silkiyor her sabah insanın üstüne doğru. Kadının evinde sanırım hafriyat çalışmaları var. Markete görünme, borç var. Maaşlar ödenecek de, aynı yalanı yine söyle. Hem sen yalancı değilsin ki! Üşüme geldi. Doktor kansızlık der, ben sensizlik offf ne diyorum ya! Yazın bile kazak giyerim. çok üşürüm. Üşümek sanırım ömrüm. Kışları buna rağmen daha soğuk ne garip. Rolüm bir yere gitmiyor. Kendini her gün oynamaya çalışan adam. Kime başvuracağım değiştiremezler mi, figürasyon sıktı. Yol da bir yere gitmiyor. Birbirinin kopyası günleri yaşamaya doğru çıkıyor sadece. Ne diyordum? Unuttum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder