7 Eylül 2018 Cuma

Azar Azar

Hemen pes mi ediyorsun? Yemyeşil çayırlara uzanıp taze kır çiçeklerinin kokusunu çekeceksin daha içine. Avucuna düşen yağmur damlalarını sayacaksın, saçlarından süzülecek ıslaklık, yürüyeceksin uçsuz bucaksız yolları aldırmadan ve sırılsıklam.

Gökyüzünden en parlak yıldızları seçmek için bakacaksın geceleri pencerenden, ayışığı dolacak içeriye tutamayacaksın kendini atacaksın sokağa. Sen aydınlatacaksın belki de geceyi, ne biliyorsun? Denize paralel sahil kıyılarında tabanların acıyana dek dolaşıp toplayacaksın deniz yıldızlarını ve mercan taşları, seke seke suyun üzerinden atacaksın suyun dibine, başka ne umuyorsun?

Bir sigara telleyecek, soğuk bir bira kapacaksın dolaptan, arkana bile bakmadan hey ne sanıyorsun?

Kim ne yapıyor veya nasıl baş etmeye çalışıyor hayatla unutacaksın, çünkü insanlar ve değer yargıları, çünkü insanlar ve çok bilmişlikleri, çünkü insanları ve içten içe seni aşağı çekişleri gelecek aklına.

Sana bahşedilen güzellikleri göremediğin günlere, yaşam deme. Çünkü insanlar kötüdür. Yaşam, göz açıp kapayıncaya giden bir yoldur çünkü.

Doğduk, büyüdük, yaşadık ve azar azar ölüyoruz.

Hayat, imdi adanın sırtlarında pencereden sarkan sardunyalara bakıp tebessüm etmek, biraz da vapur telaşlarıdır, son sefere yetişmeye çalışmak gibidir.

Yaşantının manası alamadığın uykular değildir yorgun gecelerden, Her gün seni bekleyen keşmekeş ve depresyondan depresyona sürüklendiğin ruh halleri de değildir. Şehir yorar, yıpratır insanı. Yorucu ne varsa uzaklaş, ne duruyorsun?

Olduğu gibi kabul edip göz ardı etmeye devam edersen ıskalayacağın zamanı düşün. Daha evden çıkmadan sabırsız şoförlerin kornaları karışır, kalabalığın uğultusuna.

Eğer akışına bırakırsan erkenden uyanıp işe yetişme telaşlarına kapılırsın, kendini otobüslerin içinde nefes almaya, trafikte aracında ilerlemeye çalışırken bulursun. Yöneticilerin hesap sorar; can sıkar, stresli ve endişeli çalışma arkadaşların da seni hep aynı döngünün içine atar durur.

Ödenecek faturalar, benzin parası, bina aidatı, zamlar, altını, doları, kredi kartı, iki oda bir salon evin bütün ihtiyaçlarına, eş dostun yapay davranışlarına, unutulan saygıya, hoşgörüsüz ve sevgisiz kent insanlarına ve akrabalarına rast gelmen ve o kısır döngü içinde boğulman kaçınılmaz.

Mutlaka gidilmesi gereken konserler, iyi ki seyretmişim diyeceğin tiyatro oyunları, izlenmesi gereken filmler, ruhuna iyi gelecek şarkılar ve keşfedilmeyi bekleyen yerler var daha kaldır başını.

O nedenle, hayatı ıskalama lüksün yok, hadi durma bir yerden başla. Başlayan ve yolu yarılayan bu dizeleri usulca koyuyorum başucuna. Yarenlik olsun.

"Ay büyülüydü. Yakamoz, deniz. Ardından koştuğumuz o baharlar. Çocuklardık. Parlak yıldızlardık o zamanlar. Artık dönemesek de geriye, ardından koştuğumuz o zamandır."