Müslüm Gürses'e dair, haber kaynakları ve
sosyal platformlarda önce 'vefat etti' sonra da 'durumu kritik, ağır';
'yoğun bakım ünitesinde makineye bağlı yaşatılıyor' diye haberleri görünce çok eskilere gittim birden, çocukluk yıllarıma...
İki ayrı ve tek katlı evin aynı bahçeye çıktığı bir yerde geçti benim
çocukluğum. Hafızam kuvvetlidir. Okul öncesi hayal meyal olsa da o
çamurdan üst başımızın battığı, misket, gazoz kapakları ve futbol
oynadığımız sokağın tadını yeniden anımsadım. Topun peşinde koşarken
dönemin meşhur yetenekli futbolcu isimlerini takardık biz kendimize,
genelde ben Prekazi olurdum, o yıllardaki en iyi çocukluk arkadaşım ise
Tanju Çolak. Arka sokağın çocuklarıyla maç alır gün boyu top peşinde
koşardık: Kan ter içinde kalana dek, yorulmak bilmezdik dahası camları
kırardık sokağın evlerinden herhangi birinin. Onlar da annenize şikayet
edeceğim sizi diye çıkışırlar, topumuzu keserlerdi. Ama vazgeçmezdik
oynamaktan...
O yıllar, benim kahramanlarım vardı. SuperMan,
Tenten, RedKit, Robinson Crusoe ve şimdilerde Karadayı'yı izleyenlerin
bileceği; dizinin Mahir Kara'sının olduğu gibi semtin en fiyakalı ağır
abisi Amcam. Babam koymuş adını. Ayhan Işık'mış babamın gençliğinin
kahramanı da. İlkokula gittiğim dönemlerdi. Okuldan eve geldiğimde en
büyük zevkim, aynı bahçedeki diğer evin yani, dedemlerle amcamın kaldığı
tek katlı evin terasında güvercin uçurmaktı. Amcam el sanatlarında
meziyetli birisiydi. Güvercinler için özel bir kümes yapmıştı. Beyaz,
paçalı başta olmak üzre değişik değişik isimler verdiğimiz güvercinleri
dışarı salar, uçmalarını, takla atmalarını ve tekrar yuvalarına
dönmelerini keyifle izlerdik.
O yıllar, amcam evde olduğunda;
teybin sesini açarak müzik dinlerdi. Ve ağır, ağdalı, acılı şarkılar
pencereden bahçeyi ve sokağımızı kaplardı. Cüzdanında resimlerini ve
çıkartmalarını taşıdığı o şarkıların sahibi Müslüm Gürses'ti. Gürses,
"Kaç kadeh kırıldığını soruyor, yıkılsın minareler açılsın meyhaneleri
söylüyor, adını sen koy diyor, esrarlı gözleri anıyor ve amcamın o
tarihlerdeki aşk acılarını sarmaya yardımcı oluyordu.
İlk o
zaman tanıştığım, o acılı, insanın içini sızlatan ve amcamın damar
saatlerine eşlik eden Gürses'i hayatımın kötü giden, acı çektiğim
dönemlerinde dinleyip şarkılarını bende yaralarıma pansuman niyetine
sarmaya çalışmıştım..
Anımsadığım bu çoculuk hatırasından sonra
bugün Müslüm Gürses yoğun bakım ünitesinde makineye bağlı ve durumu
kritik ağırlaşıyor denince bir başka hüzünlü ana geçiş yaptı hafsalam.
Bir kaç yıl önce; annem sağlığını birden bire kaybedince hastaneler,
ameliyat ve sonrası vefatına kadar olan bir süreci yaşadık. Son günü,
Özel Medic'ana' hastanesinde geçti. Oraya kaldırıldığında, umutlarımız
vardı. Hatta bir gün öncesi ailece ziyarete gittik. Hepimizi almadılar
ama doktorlar, yoğun bakım ünitesinde, makineye bağlı yaşam desteği
sağlıyoruz durumu iyiye gidiyor açıklaması yapmışlardı. Bir gün sonra
evde duramadım ve hastanede olmam gerektiğini düşünüp tek başıma
hastaneye gittiğimin gecesinde kaybettik annemi. Yaşam destek ünitesinin
yalnızca bir gün yaşatabilmesi aklıma geldikçe; orada doktorların nasıl
yardımcı olup olmadığını kendileri ve Tanrı biliyor artık.
İyi
ya da kötü yaşamın içinde olan bir gerçek, ölüm. Hiç ölmeyecekmiş
sanıyoruz. Gençlik yıllarının sonsuz, bitmek bilmeyen enerjisi de bir
gün tükeniyor. Yakınlarımızın başına gelince daha acıyor canımız, hepsi
bu. Önemli olan aslında yaşam denen kısacık ömürde neler yaptığı, geriye
neler bıraktığı değil mi insanın, sadece.
Bize, hayatın meşgul tonu hiç bitmez gibi görünüyorsa da belki de; bugün cuma vaazında hocanın dediği gibi...
"Bizler dünya işleriyle meşgul olurken; unutuyoruz hayatın
gerçeklerinden birini, ölmeyi. Unutmayalım ki, şuan ebedi uykusunda
olanlar yani bizden evvel yaşayanlar da; dünya işleriyle meşgul olmuşlar
ve hiç ölmeyeceklerini sanmışlardı."
ÖDÇ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
-
Mutlu değilsin sanki, hiç gülmüyorsun, diyorlar eski bir kürtaj hikayesi, diyorum içimdeki çocuğu aldılar!
-
Toprak kokuyorum bugün, biraz da börtü böcek. En zor zamanlarımda dizlerine yaslardım ya başımı, aynısını yaptım yine. Senle konuşmayı çok ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder