8 Nisan 2010 Perşembe

gözleri kül yağan adam

hiç çekilmediğimiz, evlilik fotoğrafları sökülüyor panjurlardan.. 

annen haklıydı, gözleri durmadan kül yağan; kronik acılarını leğen kemiğinde kıran parça tesirli hissiz bir cümleydim ben...

gökyüzünden altyazılar geçtiğinde onbin kilometre uzaktım kara parçana.sahte ümitlerle dolu kalbim hala kokunu morfin gibi batırıyordu ruhuma.avuntunun fermanı yok.acının dili bir.dilsizim..

Oysa cam kenarı tebessümündeydi yolculuğum.bir cemreydin Sen, göz kapaklarıma düşen.. ağlayamıyordum, kaybetmeyeyim diye seni.eşkalini veremiyordum dağılıyordum.tarif etsem sana aşık olmalarından korkuyordum! mabedimin başrolündeydin, sana tapınıyordum,beş vakit!

portmantoya asmıştın idamımı.kemiğin dili yoktu.anlatamıyordum.sek vodka gibi.renk körüydüm senin kızılını seçebiliyordum yalnızca.her yer sepya.hüzün kokuluydu.ben ümitle kırık hayallerime basmadan, ayaklarımın camdan kesiklerine tuz basıyordum.inanıyordum seni çok fazla seviyorum;ömrümün sonuna dek seni seveceğim demene..

cennetinin en fiyakalı yerlerini içiyordum,saçlarının kokusunu mesela..!

dudaklarının tadı ilk sevabımdı fani bedenimin yeryüzünde tattığı.aklımın defterlerini yazıyordum sondan başa.minik ellerinin haritası çıkmıştı avuçlarıma..

şimdi,her saniyemizi geçiriyorum kör gözlerimden.odama kapanıp günlerce ağladım.kan aktı kül aktı ama yaş akmadı.göz kapaklarıma tutunuyordun çünkü ilk yağmurda..!
tanrı korusun..

yalanların okyanusunda cam vazomdaki balıkları öldürüyordum.her gün ben açsam; onları fazla fazla doyuruyordum.şişip yüzeye çıktıklarında.bak bende senin bana yaptığını yapıyorum bende öldürüyorum sevdiğim canlıları diyordum! mutlu oluyordum ama senin kadar acımasız olamıyordum.dudaklarının sonsuza uzanacak mührü geliyor da aklıma.susuyorum.şuurum gidiyor.dileniyorum.direniyorum.her gece seni anıyorum, mumlar yakıyorum odamda..

hani öyle yapacaktık ya aşk..
ışıklar olmasın mumlar yeterdi hayalimiz..
hatta evi yakacaktık..

oysa şimdi, uçak kazasında kaybolmuşsun da geleceksin gibi her gece seni bekliyorum ve gelmeyeceğini anlayınca gecenin köründe..(arapça mırıldanıldığı saatler oluyor semt megafonlarından..)

bu zaman dilimi,bir yerimi kesiyorum.çentik atıyorum vücuduma.hapishanede gün sayıyorum gibi!

mahkumlar duvara, ben sana mahkum tenime..
ölümün korkusu değil, özlemini içiyorum kadehlerde..

gece tuttu beni kusacağım.ruhumun ıssız sensiz dumanlı makyajsız tiratını.uzatmaya gerek yok.ben sensiz yapamıyorum...

tutkunum..
kolum,dilim,dudağım,kalbim...
ruhum..
hep bir parçam eksik kalacak...


 ÖDÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder