17 Aralık 2009 Perşembe

evcilik oyunu

bir gün çektiğin dertleri,tamamen bitirmek istiyorsan yapacağın tek şey;
aklına gelen ilk şeyi yapmamaktır... 

böyle başlar hikayeler...

bütün saplantılarını,işe yaramaz sandığın kendini, bir poşete koyup mahzene tıktığın hayatını, acımasızca diyerek sızlandığın zavallı iniltilerden ibaret gerçekleri, bir gün gün ışığına çıkarmak zorunda kalabilirsin...

 Hayat öyle güzeldir ki..
 Sen,tat almadığın anların düşlerine sarılarak öfkelendikçe kaçırırsın avuçlarındakini.O düşlerin karamsar,karanlık odanda bir umut ışığıysa eğer kitapların,kasetlerin,yazdıkların,okudukların,aldığın alkoller, haplar fayda etmeyecek...

 Anlamını ara,anlamının...

kendi çektiğin kartın,yanlış mı doğru mu olduğuna sen karar ver! bir takım disiplin müsveddesi yaklaşımların girdabında boğulduğunu hissediyorsan,rahat ol..

hangi objeden kaç bakış fırlatılır ki iç dünyana? 

ellerini açıp seni bulmalarını bekleme,hangi rol seni kesiyor ki? hayaller ne kadar küçük olursa,büyüdüğünde içine sığman o kadar zor olur,unutma! başka zamana,farklı şartlara fırlattılar hayallerini..

Ancak küçük evinizde yağmurlu ve soğuk gecelerde evlilik oyunu oynarken koynunda olmak isteyen tek kişi o olmayacak,unutma...

 Adı evlilik değil, evcilik oyunuydu zaten...

 ÖDÇ (Genç Ölmek başlığı altında yazılmış,Evcilik Oyunu olarak değişmiştir)
 23.03.01 21:27

19 Ağustos 2009 Çarşamba

"Uzağımdaki yakınım, yakınımdaki uzağımsınız artık bayan..."

ÖDÇ

(2001)

22 Nisan 2009 Çarşamba

adamlara fısıldayan at

puslu saçlarının
cennetsi kokusu sinmiş üzerime.
şarapnel ilikli hikayeler
saçılı artık yatağa

doku uyuşmazlığı sipariş verilmiş
aşkın en can alıcı meleğine

toynaklı düşler yumak yumak
amber kırkayaklı
blu çağı;
mavi bir düş

oysa gerçeğin bittiği yerdi dudakların..

yastık kanamakta şimdi
son içişin bu kanı son öpüşün..
kirli ellerle ilk oturuşun sofraya..

sicim,
yağmur gibi yağmakta l
anetlenmiş
tanrı katında kutsal sular..

bir ölümün doğum telaşı gözlerin
sakin sepya!

 aşk ölü bir cenin!
nezdinde ölüler dilsiz,
avazların kemiği yok..

yeminsiz kelebekler akvaryumu kadar boğucu..
palmiyenin en rüzgar alan yeri cam kenarı.

akrep kendi zehrini içmiş
mum ışığı güvercin öperken
ana yemek iştahında intiharım
diyette mide bulantılarım..

gökkuşağı siyah beyaz
adamlara fısıldayan at
ahırları kadar
lacivert ruhlar..

cin çarpılmış, sahte paralı yüzler

denizin dibi ?
çöküntü..

balıklar, bavulsuz göçebe
gözlerin mahkumiyet
ben, körebe..

ÖDÇ