23 Ocak 2015 Cuma

Yokluğun


Seni bu yeryüzünde yaşamışken ve beni hayata inandırışına inanmaya başlamışken; en acısıymış, yokluğun. Üstelik, tam da alışıyorken, varlığına. Şimdilerde alışmaya çalışıyorum, olmayışlarına. Yokluğunu, unutmaya çalışmaya. Unutamadıkça özlemeye başlamaya. Özledikçe hatırlamaya, hatırladıkça seni sevdiğimi, kalbimi daha çok ağrıtmaya…

Olan bitenler arasında; avuçlarımızdan kayıp gidenler içinde ve senelerce yaşadıklarımdan tecrübe ettiğim duygu çöküyor tam da şuan; korkunç karanlıklar eşliğinde; “Alışmaya başlamak” Sesini unutmaya, kokunu anımsamamaya, geri gelmeyeceğine inanmaya başlamak…

Önder Deniz Çavuşlar

10 Ocak 2015 Cumartesi

Depresif Yağmurlar


"Şimdi depresif yağmurlar mevsimindeyiz. Mukaddes yalanlara inanmaktan yorgun ruhumuz belki de bu hayatta neyi çok istediysek, geri çevrildiği içindir bütün kırgınlığımız…"

3 Ocak 2015 Cumartesi

Hiçbir şeyin..



Ömür


Gözleri..

"Gözleri, senden evvel hayatımın en yorucu ve en hüzünlü hikayesini yaşadım; ne olur ruhumu kanadığı yerden sar, aşkın ne demek olduğunu hatırlat, huzuru kollarında yaşamama izin ver der gibi bakıyordu."

Tüyap 33. İstanbul Kitap Fuarı


Teşekkür ederim...

2014'ün en iyi kitaplarından gösterilen Şehre Keder Yağıyor'u okumak için 15 neden!






Biraz dertleşmek istedim…


1- Lafa gelince mangalda kül bırakmayan, dostluk deyince en kralı olduğunu iddia eden, arkadaşlığı facebook duvarına iletimin düşmesini sanan samimiyetsizlerden sıkıldım. Bıktım. Akrabalığı facebook üzerinden yaşayan yakınlarım dahil.
2- Bir kitabım çıktı. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Yok çok sık paylaşıyormuşum, yok başka şey bilmiyormuşum. Pardon, sizin gibi 578 yer bildirimi, 250 içiyorus güzeliz, 188 yemek paylaşımı, 165 kedi fotosu, 98 çoluk çocuk aile çok mutluyusss bissss paylaşımı yapmadığım için özür dilerim.
3- Uğraştığım şeylerle ilgili hayatımda görmediğim insanları gördüm tanıdım, görmeye devam ediyorum. Her gün aynı sıkıntıları yaşamaktan ben bunaldım. İnsanlar yorulmadı. Üstelik ne kadar rahatlar! Herkesin keyfi yerinde. Kimse kimseyi düşünmüyormuş, bir daha anladım.
4- İki yüzlü insanlardan illallah geldi. Yüzüne gülüp arkandan iş çeviren amma çok insan varmış. Yaşım yolun yarısına geldi. Öyle dolu dolu yıllar yaşadım ki ama hiç böylelerini görmemiştim, ağzım açık kalıyor.
5- İnsanlar yaşamak, hayatını devam ettirmek için çalışmak durumundadırlar. Ve çalıştıklarının karşılığını doğal olarak almaları gerekir. Alamadıkları zaman, aile hayatları ve sosyal yaşantıları sekteye uğrar. Kiradaysa kirasını ödeyemez. Faturalarını karşılayamaz. Banka borçlarını, yaşamsal ihtiyaçlarını gideremez. Hadi bir ay dayansın sağdan soldan. Ya aylarca alamazsa? Hiç düşündünüz mü? Hiç düşünüyor musunuz? Peki, onlar o sıkıntı çektirenler düşünürler mi? Sanmıyorum!
6- Kitap dünyasında belli başlı yayın evleri türedi. Çok satan kitaplar adı altında rafları işgal eden saçma sapan içi boş bir sürü kitap çıkarıp bunlardan para kazanıyorlar.Sabah Kahvem, Öğlen Uykum, Akşam Namazım, İkimizi Ona Anlat, Beni Sana Sor, Yaralı, Yarasız, Ayşe Gibi Sevmemek, Söyle Sebastian, Ne Dersin Sebastian vs. vs. Sonra kitap okuyorum diyor insanlar. Ne okuyorsunuz diyorum? Dostoyevski, Tolstoy, Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Franz Kafka, Nietzsche, Camus, Georges Perec’ten en azından birkaçından bahsedecek sanıyorum Karşımdaki Ahmet Batman, Serkan Özel, Kahraman Tazeoğlu diyor. Pucca edebiyatından bahsediyor! Bence Cin Ali veya Ayşegül tatilde daha etkili olur.
7- Yeri gelmişken nasılda insanları maddi manevi sömürüyorlar şaşıyorum. Misal Ahmet Batman diye biri yok. Yani öyle biri yok. İnsanları nasıl da kandırıyorlar. Sektöre bak hele! Yazık. Niran Ünsal ve Tuğçe Kazaz’dan sonra Kahraman Tazeoğlu ne ara dine yöneldi? Yoksa Elif Gibi Sevmek tadında kitaplar çok satıyor diye mi? Ve bunlara prim tanıyan o malum yayın evi Türk yayın dünyasının en büyük düşmanı farkında değil mi kimse? Zaten yasla kendini muhafazakar kitleye, iktidara, yandaşa, hoop gelsin paralar…
8- Bazen düşünüyorum insanın onca çabaları, çalışmaları hayata dair düşünceleri, yaşadıkları, hissettikleri bu kadar değersiz mi?
9- Belli başlı yazarlar ve eleştirmenler kendi küçük dünyalarında sanat ve edebiyatı öyle kendilerine yontuyorlar ki kimseyi kabul etmeme en iyisini biz biliriz gibi bir düstur edinmişler sanki. Onur Caymaz denilen şahsın dostum Ali Lidar’ın kitabına sarf ettiği terbiyesiz söylemler aklıma geliyor da. Bu arada belli başlı yazarlardan kastım Onur Caymaz sığlığında olamayacak kadar geniş yelpazedeydi.
10- Bana gelince; evet, sosyal medyanın geniş kitlelere sesimi duyurmada etkisi oldu. Şükran borçluyum bu sayede rastladığım güzel kalplere. Daha önce hiç tanımadığım kadar iyi ve bilgi birikimi yüksek insanlar tanıdım. Ve bir çok yüzüne dahi görmediğim düşmanım oldu. Adam veya kadın beni tanımıyor sallıyor! Heyhat! Evet evet daha önce defalarca dosyalarımı yayın evlerine, şiir ve öykülerimi dergileri yollamış ve yanıt alamamıştım. Dostoyevski’de ilk kitap dosyalarını götürdüğünde yayıncılara red yanıtı almamış mıydı dedim içten içe kendime. Sosyal medya o zaman ortada yoktu. Ve sektörün bu çarkları burnundan kıl aldırmıyordu. Belki ben de boktan yazıyordum. Bilemiyorum. Ve akabinde yazdıklarım, ilgilenen değerli insanlara ulaştı. Hayatımda yaşadığım en muazzam duyguları hissettim bu süreçlerde. Para için yapmadım, yapmıyorum da bu işi. Anlatacaklarım vardı konuşmak değil yazmak istedim.
Neyse, doluydum biraz içimi dökmek istedim. Ha bu arada yılbaşına 1 hafta kaldı henüz şimdiden 387 tane “Harika bir yıldı! Bunun bir parçası olduğun için teşekkürler paylaşımı gördüm” Ne mutlu size hepiniz, muhteşem bir sene yaşamışsınız!” Ahh yalan dünya ahh..