31 Ocak 2018 Çarşamba

KENDİME GİDİŞ BİLETİ

Bazen sırf toplum nezdinde daha iyi hissetmek adına, istemediğim şeyleri yaparken buluyorum kendimi. İstediklerimi yaptığımda karşılaştığım hissiyata, tam tersi durumdayken ulaşamıyorum. Yıkıcı kurallarla dolu değişen toplum normlarının, günümüzde kaotik baskıcı ve katı siyasal iklim ile körüklenmesi sebebiyetiyle yaşamsal buhranlar ortaya çıkıyor nefes almaya fırsatım kalmıyor. Kendini ne kadar, ne ile, nasıl ifade edebilir ki insan, sanal hikayeler ve görsellerle mi, yazacağı cümlelerle mi yoksa karşısındaki insanın gözlerinin içine bakarak sözlü olarak mı? Ne gibi koşullarda mücadele ettiğimi bilmeden, geçmişimden bugüne hikayemi dinlemeden, ön yargılar bulup cımbızla kendisine ters gelen davranışlarımı değiştirmeye ya da reddetmeye meyilli insanlara ne anlatılabilir?

Onaylanma çabasıyla tüketilen günler, aylara, aylar da yıllara dönüşürken hesabın sonunda ömre bedel oluyor. Her manada hak ettiğinden azını kazandığın hayat koşulları seni başka hikayelere sürükleyedursun, canım Tezer Özlü, tam da bu noktada; "Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. istediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki! Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki." diye ifade ediyor bu eşiği. Hayranım bu kadına. Toplumumuzca insan öldükten sonra değer görüyorken, sokak edebiyatı dergileri ölü seviciliğe bu denli rağbet edilmesine zemin sağlıyorken, uzaklardan bir yerden düşen bu cümleler, beynime bir balta gibi iniyor.

Değer yargılarınıza verdiğiniz biçimlerden ırak ve bağımsızım cesareti düşüyor avuçlarıma. Biçimsizlik! Uzak bir dünyaya bakış oluyor busize göre. Canımsınız. İşe vaktinde gel, söylenenleri yap, aldığınla geçin, evini geçindir, faturalarını düzenli öde, geciktirirsen devlet baba affetmez elinde avucundakileri de alır yoksa! Aile misafirliklerine git, uyumlu ve örnek bir insan ol, herkese iyi davran, canını yakanları affet, hataları bağışla, sana biçtiğimiz rolü oyna. Senin bir ömürlük rolün de bu. Programlanmış, dayatılmış birey olma sorunsalı.

Sanal dünyanız sizin olsun. Manasızca oturup Ezel'i 1.bölümünden itibaren izleme isteği uyanıyor benim içimde. Dinlemediğim bütün şarkıları, türlerine göre bilmek öğrenmek istiyorum. Okumadığım binlerce kitap var neresinden başlasam derken, zamanı tutamıyorum. Öyle güzel filmler ıskaladım ki ne zaman izleyeceğim bilmiyorum. Gitmediğim tiyatro oyunları var, görmediğim sergiler. Hiç bilmediğim deniz kıyıları ve şehirler var yosun kokusuyla uyanmak istediğim, kuş sesleri altında yürümek istediğim ormanlar var, peki bunları yapacak kadar zamanım var mı?

Bir varoluş sancısı duyumsuyorum hücrelerimde, sizin baktığınız yerden nasıl görünüyorsam size göre o olabilirim, ama ben o sandığınız kişi değilim hiç olmadım. Belirsizlikler arasından belirir insanın asıl varlığı ya ben de sınırları keşfetmekten bahsediyorum. Denizin derinliklerinden, dalga seslerinin uğultusundan, ağaçların suskunluğundan, çocukların pervasızca koşuşturmalarından, hayallerine doğru kırıklarını göze alarak gitmekten! Kendi boşluğumu dolduracak, kendi doluluğumu boşaltacağım böylece. Yeni acıları yeniden göze alacağım, kabuk bağlayan yaralarımı koparacağım, uyum sağlamamı istedikleri yaşamın özlemini duyacağım. Hayatı sevmem zaman aldı. Sevginin varlığını, bir insanı sevmekle anlaşılmaya başlanan sevgi hissinin varlığını öğrenmek çok zaman aldı. Şimdi, tapulu mülklerinden, eşyalarından, araçlarından, yaşamlarını bağladıkları kağıt parçalarından  arınmak da zaman alacak! Nereden geldiğimi artık hatırlamıyorum, nereye gittiğimi biliyorum yalnızca, kendime!


Önder Deniz Çavuşlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder