28 Nisan 2017 Cuma

Yağmur Damlası

Sen bir bulutun gökyüzüyken,
şüphesiz ben kaderi yeryüzüne düşmek olan
bir yağmur damlası..

Önder Deniz Çavuşlar

26 Nisan 2017 Çarşamba

Herhangi bir zaman

Herhangi bir yerde, herhangi bir zamandı.

Uzak ufuklarda rotasında seyreden gemilerin hüznüne yaslamıştık ömrümüzün solgun akşamını. Anımsadın mı? Hani ayışığı değmişti yanık tenine. Bütün şehrin üstünü örtercesine, kalbi kırık bir şarkı derinden gelip uyutuyordu hatıraları. Yollar uzanmıştı bir de mesafeler aramıza. Bir de ellerimizden kayıp giden yaz mevsimi. Dalgalar değerken sessizce kıyılara, saçlarını usul usul savuruyordu rüzgar. Saçlarından öptüm seni. Bir kaç kadeh daha devam ettik hayal kurmaya. Sarhoş olunca hayallerimiz sustun bir süre, ben gözlerinde kaldım. Suskunluğundan öptüm seni. Gülümsedin, sanki severmiş gibi. Gülüşünden öptüm seni. Kanatlanıp göğsümde ürkek bir güvercin, sanki uçup gidecekmiş gibi. Gökyüzü parlament maviydi. Uzak ufuklarda rotasında seyreden gemilerin hüznüne yaslamıştık ömrümüzün o solgun akşamını. Herhangi bir yerde, herhangi bir zamandı..

23 Nisan 2017 Pazar

Teselli İkramiyesi

Çok uzaktan geçen gemileri seyrettik. Deniz bir adımımız kadar yakın, bir ömür uzaktaydı. Göğe baktık, ufuk çizgisine sonra. Biraz içtik, gökyüzünden. Yaşadığımızı anımsatan teselli ikramiyesi gibiydi sanki o gün hayat. Bu kalabalık kentte ve bu sıkıcı akşam vakti bilmeni istedim.

15 Nisan 2017 Cumartesi

Her şey bir fotoğraf karesinden ibaret

Bazı kalpler hiç unutamadıkları bir yara ile yaşlanırlar. Evren, sunduğu fırsatlara bir yenisi eklemekte cimridir çoğu zaman. 'Son bir şansım vardı onu da ben harcadım' kanısına insan buradan kapılır. İmlası bozuktur çoğullukla yazgının. Tanrı büyük bir senaryonun sahibidir. Ve rolleri eşit şekilde hiç bir zaman dağıtmaz. Velhasıl, inanç, Tanrı'nın elindeki en büyük uyuşturucudur.

İnsan senaryosu belli bir filmin içinde, kendi hikayesine yön vermeye, iş güç geçim ve yaşamın zorlukları ile debelenmeye, bin bir güçlükle baş etmeye çalışır lakin yalan o kadar da güçlü değildir. Topraktan yaratılan bir beden ne denli ayakta durabilir? Makus talihini yaşarken bir mucize bekleme isteğimiz belki de bu yüzdendir. Bir mucize olsa?

Mucizeler asırlar evvelinde var olduğuna inanılan hadiseler oysa. Bakire Meryem, Cebrail'in ruhuna üflemesiyle babasız çocuk doğurmuştur. İsa ise çarmıha gerilmemiştir, yüzünü kendisini öldürmek isteyenlerden kaçarken bir başkasına vermiştir. Musa, Firavun askerlerinden kaçarken Kızıldeniz ikiye ayrılmış ve Musa ile birlikte yoldaşlarının geçmesi sağlanmıştır. Arkalarında onları takip eden Firavun askerleriyse Kızıldeniz'in derin sularına gömülmüştür. Yunus'u balina yutmuş, İbrahim oğlu İsmail kesilecekken gökten koyun gönderilmiştir.

Adem'in oğlu Kabil de yeryüzünün bilinen ilk katilidir. Tanrı buna göz yummuştur. Şeytan Tanrı'nın emirlerine karşı gelmiş ve insanları baştan çıkarmaya Tanrı'nın huzurunda o gün yemin etmiştir. Binlerce yıldır görevini eksiksiz gerçekleştirmesine ise izin verilmiştir.

En çok neden korkar insan peki, ölüm? Yalnızlık? Çingeneler ölümden dahi korkmazlar yalnız kalmaktan korktukları kadar yeryüzünde. Cehennem her şeyden korkmaktır. Cennet ise korkmayı reddetmektir. Büyük bir senaryonun içinde hayatta kalmaya çalışan bizler, mucizelerden uzak, kendi sıradan hayatlarımızı, günlük eğlentilerimizi yaşamaya, ömrümüzü tüketmeye çalışırken; en nihayetinde yeryüzünde, zaman geçmeye, anılar eskimeye, her şey bir fotoğraf karesinden ibaret olmaya, insanlar ve hayaller de solmaya mahkumdur. O halde yaşamın tadını çıkarmak ve hayatı daha fazla ıskalamamak için daha ne bekliyoruz?

Ölmeyi mi!?

9 Nisan 2017 Pazar

Hiç Vazgeçmeden

Saçlarını kokladığım her an Tanrı'nın müjdelediği cenneti aklıma getirdim. Biliyor musun uçurum kıyısında kaderime doğru, denizin hırçın dalgalarına taş atarken ve hiç olmadığım kadar sensizken minik serçeler uçuşuverdi kalbimde. Pazardı ve kimsesizlikten geliyordum üstelik. Sen, ahu gözlüm ah sen ömrüme baharı fısıldadın gelişinle. Sayende çocukluğuma döndüm. Teşekkür ederim. Dönme dolapta mahsur kaldım olsun, çarpışan arabayı ehliyetsiz kullandım. Kapı zillerine basıp kaçmaya yeltendim. Sokak ortasında topa sertçe vurup komşu teyzelerin camını kırmayı planladım. Saklambaç oynuyordu mahallenin bebeleri, aralarına katıldım en önce seni bulmak istedim. Ama sen derinlerime saklanmıştın. Hiç kaybetmeyecekmişcesine bulup ömrüme yazdım. Yaşama inanmaktan vazgeçmişken, tuttun sen de ellerimden beni ölesiye yaşamaya inandırdın.

Çünkü; "Ölmekten korkma" dedin, gözlerime bakıp. "Biz seninle, hayattan vazgeçenlere inat bir ömrü birbirimizden hiç vazgeçmeden yaşayacağız."

8 Nisan 2017 Cumartesi

Muamma


O yıllarda zorba bir iktidar vardı, her şey belirsiz ve her şey yasaktı. Benimse henüz daha yavru muhabbet kuşlarım vardı, sevimli bir kedim de vardı adı Ruhi idi, mahalledeki rakipleri kökerek küçük küçük yaşlardan beri biriktirdiğim rengarenk misketlerim vardı en sevdiğim öyle sarı kırmızı alacalı iri olanıydı ve adı da nedense Elvis Presley idi.

Faunusta Behrengi'nin küçük kara balıklarından vardı. Kitaplarım vardı sığındığım ve not defterlerim vardı içimi döktüğüm. Zeze'nin acılarla tanıştığı yaştaydım. Şarkılar vardı geceleri ruhumun bütün ağrılarına eşlik eden. Küçük Prens'in gülünü sevdiği kadar seni sevdiğim zamanlar vardı. Her yer işgal altındaydı düşlerimizi, hayallerimizi, giyim kuşamımızı, yediğimiz içtiğimizi kontrol etmek isteyen zorba bir iktidar ve karşısında hayır demeye cesaret edebilen bir avuç vatanperver vardı. Güneyde bir yerlerde, dalga sesleri kavuşma şerefine kıyılarını serinletirken o esnada kalabalık kentlere sıkışmış insanlar vardı. Bar köşesinde bir iki kadeh içenler, efkarından kadehi şişeyi kıranlar, keyif için tabak kıranlar bir kafede kahve falı baktıranlar, bir köşede dedikodu yapanlar, yeni vizyona girmiş herhangi bir filmi izlemek için avm sinema salonlarını dolduranlar vardı. Kılık kıyafet almak için dükkan dükkan gezenler ve üstüne giyecek kıyafet bulamayan evsizler vardı.

Lüks bir restaurantta bir şişe şampanyaya tonla para döktükten sonra eğlencesine devam eden ve çıkışta, asgari ücret kadarını valeye bahşiş bırakanlar vardı. O esnada çöpü karıştırarak bir kaç lokma ekmek arayanlar vardı. Milyonlarca işsiz iş ararken, tatillerini geçirdikleri tropik adalardan yayınladıkları fotoğrafların kaç beğeni aldıklarını merak edenler vardı.Parklarda sabahlayan dertli alkolikler vardı, içince güzelleşen kadınlar vardı. Rakı sofraları eşliğinde unutulmaz anılar vardı. Bir yaz sabahı, dalga seslerine uyananlar vardı. Terk edildiği yere düşlerine asanlar, yalnızlık dolu gecelerde yardımına gözyaşları yetişenler vardı. En sevdiklerini toprağa verenler, hastane koridorlarında yeni doğan bebek müjdesiyle havaya uçanlar vardı.

Zorba bi iktidar vardı, işsizlik vardı, geçim zordu, faturalar ve ödemeleri vardı. Ünlü olmak için türlü şaklabanlıklar yapanlar vardı. Ailesinden uzak, çok uzak bir yerde hasret çekenler vardı, Unutanlar vardı bir de unutamayanlar. O sıra dünya bir akşama daha tüm sancılarıyla gözlerini kapamaktaydı. Yarın.. Yarın yeni bir muammaydı..