30 Nisan 2016 Cumartesi

Ölmeden önce sevilmesi gereken son kalptin!

Onlarca hikayenin ardında kırık bir kalp taşıyordum ki zaten, herkes benden bir şeyler bekliyorken, bunu atladı galiba. Kırılan düşler bıraktım geride, ıskalanmış pişmanlıklar. Son pişmanlığın fayda etmeyeceğine dair hakiki deneyimlerim oldu, evet haklılardı. Teyit ediyorum.

Sonra sen geldin, hayatın tek başına bir yalnızlıktan ibaret olmadığını öğrettin bana. "Hayat iki kişi yaşanır ki dedin. Sadece insanın yüreği adresleri karıştırır uzun bir müddet.. İstersek üç olur belki de dört. Kısmet, öyle derler bizim oralarda. " dedin. Sen bu cümleyi kurarken, saçlarını okşamıştım. Serin bir mayıs akşamıydı. İlkokul talebeleri gibi heyecanlı, ilkokuldaki günlerim gibiydim ben gerçi, hevesli. Nasıl özlemişim meğer karışmayı aşka.

Yalnızlık başka bir acıya değerse, dikiş tutuyormuş aslında. "Kanamalı bir hasta için" anonslarında hızır gibi yetişen son dakika bantları gibiymiş aşk.

Bir yaran vardı. Yarandan öptüm sonra. Geçer diye diye geçti hayat zaten. Benim asli görevim sana merhem olmaktı. Neler neler geçmedi ki dedim usulca fısıldayıp kulağına, her yürek ağrında. Aylar geçti. Yıllar geçti bak dedim. Geçiyormuş evet, dedin, mevsimler kıştan yaza da dönüyormuş. Ölmeden önce sevilmesi gereken son kalptin sen işte, Tutamadım kendimi, ben de seni sevdim.

17 Nisan 2016 Pazar

Galata

"Ah bak şarkıda; Acımın üstünde yerin var diyor, ne güzel sözlermiş değil mi adam" dedi. Sen de benim için öylesin!

Ilık bir rüzgar esiyor, gökyüzünde kuşlar uçuyor, insanlar oradan oraya koşuşturuyordu o sıra.. Mutlu olmak ne demekmiş o an bir daha hatırladım. Mutluluk bazen bir kelime, bazen bir bakış, bazen sessizlikmiş. Bazen gördüklerin, bazen de özlediklerinmiş vesselam.

Yudumladım kadehimdeki son yudumu. Acısını hiçbir yere taşırmadan yalnızlığında taşıyabilen insan, aşka düşüyordu demek ki!

Galata karşımdaydı. Yüzyıllar boyu, ne hayatlara şahitti, kim bilir? Göz açıp kapayıncaya dek sonsuz hızla geçen bu zamanda biz de gitgide yitirdiklerimize benziyorduk. Yitirdikçe çoğalıyorduk. Aşka, acıya, sevdaya düşüyorduk..Hayallere tutunuyor, kırıklarına kalbimizi bırakıyorduk..

3 Nisan 2016 Pazar

Son Dem

"Sen neredeydin bugüne kadar?" dedi. Zaman ve mekanın önemli olmadığı anlar vardır. Gözlerden yaşlar yola çıkar, damlalar ha düştü ha düşecek olur ya, derin bir suskunlukla karşılamaya çabaladığım lakin içimde fırtınalarla dolu bir andı benim için. Nasıl anlatsaydım?

Seni tanımak için öyle güç engelleri aştım ki diye söze başlayıp, canımı acıttıklarından mı bahsetseydim, büyük umutlarla yola çıkıp en büyük hüsranlardan geldiğimden mi dem vursaydım yoksa karşına çıkabilmek için epey yara bere aldım mı deseydim? kafam çok karışıktı. Filler ve çimenler hikayesi.

Dedim ki; Alnına yazılanı yaşarmış insan derler ya işte sen benim alınyazımmışsın. Ve bil ki; sana ulaşabilmek için çok zor yollardan geçtim, çıkmaz sokaklardan çıktım, hiç bitmeyecek sandığım kötü günleri geride bıraktım. Mutlu da oldum yalan yok. Ama çok kısa sürdü. Geriye baktığımda şimdi . Yaşarken öldüm sandığım, bir başka hayatı ümit ederek katlandığım koca bir hayat. Kalbimin kırıldığı zamanlarda seninle birlikte yeniden doğacağımı bilmeden, bilemeden çok hırpalamışım kendimi. Biliyor musun hepsi sana ulaşmak içinmiş. Şimdi anlıyorum. Hayat önce alıyormuş parça parça hayallerinden sonra damıtılmış vuslatla ve yürek yangınlarıyla dolu günler, aylar, yılları aşmanı istiyormuş. Sabretmeyi ve dayanmayı öğrendiğinde saadeti tattırıyormuş.

Sen benim yeryüzündeki bütün geçen zamanlardan öte beklediğimsin, sen benim mutluluğa açılan pencerem, son demimsin..

Gözleri gözlerimdeydi, elleri ellerimde. Derin bir soluk alıp sözümü içime fısıldadım; "Kıyamadığım, şimdi yerine oturuyor bütün hatıralar. Ben buradaydım ve rastlaşmamız için bütün bunları yaşamam lazımmış.. Yalnız senin de karşıma çıkman için koca bir hayatı aşman gerekiyormuş. Ne derler hem; tesadüf sandığımız şeyler uzun bir yolculuktan sonra kadere çıkar!