12 Mart 2016 Cumartesi

Kaldım mı?

Önce “hadi aç hediyeni hemen” derken sen gözlerimin içine bakmana dayanamadığımı itiraf edeyim. Poşeti hunharca açmıştım. Oğuz Atay, Tutunamayanlar! Ne kadar mutlu oldum, anlatamam. Ömrümce aldığım en güzel armağandı. İlhan İrem, “sazlıklardan havalanan” diyordu o sevinç arasında. Sen de bana “biraz Oğuz Atay gibisin! Hem hani derdi ya Atay; “Çünkü ben babacığım, biraz da duygularımın ‘romantik’ bölümünü, sen kızacaksın ama annemden tevarüs ettim.”

“Annene düşkünlüğünü bak ne güzel açıklamış” dedin ya tebessüm ettiğimi bak şimdi hatırladım. Vüsat O. Bener'i de okumaya başlamışsın. Hegel'den, Kant'tan konuşurken, en sevdiğin şair kim peki diye sordun. Saymaya başladım ustaların adlarını. Saatler son düzlükte dörtnala ilerlemeye devam ededursun sevdiğimiz şairlerden bahsettik biraz işte. "Belki otobüs gelir biner gideriz" dedim sana. "Dönmeyeceğimiz bir yer beğen" dedin sen de! Bir kaç yudum aldık sonra kadehlerimizden. Tom Waits çalıyordu, bak dur ne dinleticem sana deyip Opus'tan Live is Life'yi açtım, güldük, kaset takılıyordu ara sıra, olsun. Sıradaki parçayı kalbi kırıldığı yerden bir daha onarılmayan bütün aşıklara armağan edelim diye bir cümle geçti aramızda, ya sen ya ben, geçmiş zaman, anımsayamıyorum. Chris de Burgh'ten bir şarkı esnasında birer cigara sardık, iki nefese döndü başımız dünya durdu da duvarlar geldi üstümüze. Neşet Baba'yı açalım dedim sana. Gözümüzden bir kaç damla yaş süzüldü dinlerken. Cemali'yi dinlemeyeli uzun zaman olmuştu. Sırada o olmalıydı. Renksiz hayaller dolu, dökülen gözyaşlarım diye başladı parça. Hayatın renksizliğine çizik attın pastel tonlarda! Balkona çıktın akabinde başın dönüyordu, belli. Benim için hayat dursun şimdi dedin o yaşta, o gecede, o kafada. Üşüdün girerken içeri, hatırlatayım diye söze girdim; “Durmayacak!″

Lionel Richie ve Sting geçişleri fonda akıyordu zihnimizden. Sen üniversiteyi kazanmıştın o sene, son akşamdı, ertesi gün yola çıkacaktın, ben de kalacaktım bu bunalım şehirde, sensiz üryan. Askerliğime de bir kaç sene vardı. Hayat tam orada başka bir dünyaya doğru ekseni kayarcasına, avuçlarımın arasından uzaklaşıyordu sanki. Bir yere bağlamayacağım. Uyuduk sarılarak o gece, o net de diğer her şey flu. Anılar gibi. Ertesi sabah not bırakıp gitmişsin; o geldi aklıma; "seninle başka bir rüyaya uyanmak ümidiyle, düşlerimde kal."

Kaldım mı peki?