16 Nisan 2011 Cumartesi

gidişini türkçeye çeviremiyorum

Ürkek kapılardan geçerek,
öldürdüğüm inançlarımı sorguluyorum
bu gece...

Vakit;
gece yarası..

Cebindeki bozuklar gibiyim,
durmadan harcanıyorum.

Adının anlamlarına sığınıyorum,
beni tüm bilmecelerden koruyor!

Anne rahminden beridir
izbe karanlıklar mevsimine
perdelerimi açıyorum..

cesetlerimi
konuşturuyorum,
doğaçlama uykular biriktiriyorum...

Yerine hiç beni koydun mu?
Merak ediyorum...

Sen yokken şehir
tam bir karmaşaya ibadet ediyor,
yağmur yağdıkça
hüzünle sakınıyor insanlar,
damlalardan..

Damlalar süzülüyor;
saçlarından,yaşlarından..

Yağmur yağdıkça
şehir,
herkes için ağladıkça!

Biliyorum,
yalnızlık ağır geliyor
herkese bir parça!

dokunmak istiyorum,bir veda
belki de
kalabalıkta
elele olmayan tüm yüzlere,
bir merhaba...

Oysa,
kimse bilmez ne çektiğimi...
Ne çektin deseler,
sözyaşlarımdan sıra gelmezdi...

Kalabalıklar,
kağıt gemiler gibidir.
Yalnızken yolculukları çekilebilir,
ama her an
yok olmaya hazır gibidir!

Şimdi bir vakit,
hangi zaman
hangi yüzyıl....

Sabahları sahil yürüyüşü....

Dalgalar öpüyor
bir parça yokluğunu;
martılarla paylaşıyorum bir parça simidi...

Keşke diyorum,
olsaydın..
Yanım olsaydın,yanımda olsaydın!
Büyük bir parçamı almasaydın.

Solum eziliyor diye yatamıyorum üstelik
sağ salim uzanıyorum yatağa...

Biliyor musun?

Adın hecelediğim en güzel isimdi,
eski sevdiğim bir şarkının nakaratında!

Şimdi
o şarkı çaldıkça dalıyorum,en hırçın dalgalara...

Yeni yaptırdıkları
sahte gülümsemelerini görmekten
bıktım insanların,
kaç paraya bu denli yapay olabiliyorlar?

yorgunum,
uykum kaçtı başka rüyalara...


Bir de,
Seni soruyorlar durmadan...
Seni soranlara,
O gitti,
olmayacak,yok
diyemiyorum..

Anlatamıyorum kimselere işte..
 
Sevgilim olmuyor...
ben,
gidişini  türkçeye çeviremiyorum!

ÖDÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder