27 Şubat 2021 Cumartesi

 

"Hayattan güzel kareler çalmak için yaşıyorum."


📌 Yeni kitabım Derinlik Sarhoşluğu tüm kitabevlerinde ve online kitap satış noktalarında! 🙏🎈


Kapak Tasarım ve Afiş: Gökhan Sezen

Yayınevi: İskenderiye Kitap


📚 Kitap temin adresleri: D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Mephisto, Amazon, Pandora, Kırmızı Kedi, Babil.com, Kidega, Eganba, Sözcü Kitabevi, İlk Nokta, Kitap Ambarı, İdeal Kitap, Kitap Sepeti.


24 Şubat 2021 Çarşamba

 

Bir kırılma noktası oldu.

Şu veya bu diyemem. Artık hiç kimseyi gereğinden fazla önemsemiyor, kimseyi gözümde büyütmek ile zaman kaybetmiyorum.Hakkımda birilerine abuk subuk konuşanlara acımaktan da vazgeçtim, ne kimseyi kıskanıyor, ne de gıptayla bakıyorum artık. Hiç kimsenin malında mülkünde gözüm yok ve hiç kimsenin muhteşem aile hayatları, paraları, evleri, arabaları, yazlıkları, kışlıkları veya kartvizitindeki o eşsiz ağırlıkları umurum değil. Zenginlikler dünya ile sınırlı. Kalp fakiri insanları çevremde gördükçe daha iyi anlıyorum. Varsın, türlü vasatlıklarına rağmen birilerine daha süslü yalanlar söyledikleri ve yağcılık yapmaya çalıştıkları için el üstünde tutulsun insanlar. Onlara insanlığı anlatmak isterdim uzun uzun elbet, ama kaybettikleri bir şeyi dinlemelerine gerek yok, zaten benim de o kadar zamanım yok!

Varsın kötü kalpleri ve dedikodularıyla acziyetlerini unutup, beni durmadan karalamaya ve insanlarla kurduğum saf bağları bozmaya çalışsınlar. Ben benim olanı nasıl daha iyi ederim, düşlerimi nasıl büyütebilirim onun peşindeyim. Bir zamanlar, bir kadın demişti: "Hayattan güzel kareler çalmak için yaşıyorum."

Nitekim tam da orasındayım yaşamın. Etrafımdaki kalabalıklara inat, hiç ķimsenin beni tutmaksızın nasıl düştüğümü gördüğüm o hatıraları ve sonrasındaki yalnızlığımı bazen hatırlıyorum, bazı geceler özlüyor ve hiç unutmuyorum. Çünkü Ahmet Kaya çalıyor gecenin sağır edici sessizliğinde. Rakı ve deniz ve Bodrum. İçtim tabi biraz affedin, sarhoşum. Üstelik insanın bam teline basıyor şarkı. "Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya"...

Nitekim tam da orasındayım, bir menekşe kokusunda anlamını aradığım yaşamın!

Önder Deniz Çavuşlar


📌Derinlik Sarhoşluğu'nu tüm kitabevlerinden ve online kitap satış noktalarından temin edebilirsiniz.


📚 D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Mephisto, Amazon, Pandora.


21 Şubat 2021 Pazar

 "Şimdi depresif yağmurlar mevsimindeyiz. Mukaddes yalanlara inanmaktan yorgun ruhumuz belki de bu hayatta neyi çok istediysek, geri çevrildiği içindir bütün kırgınlığımız..."

Önder Deniz Çavuşlar - Derinlik Sarhoşluğu



18 Şubat 2021 Perşembe

İnsan doğar, büyür, değişir, dönüşür ve sonunda ölür.


 "İnsan doğar, büyür, değişir, dönüşür ve sonunda ölür. Yıldızlar çok uzaktadır; baharlar kısa sürer, yazlar avucundan kayıp gider. Yeryüzünde kalbe dokunmayan her şey biraz eksik kalır." Önder Deniz Çavuşlar & Derinlik Sarhoşluğu


Kapak Tasarım: Gökhan Sezen

Yayınevi: İskenderiye Kitap

📌Kitap temin adresleri:

📚 D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Mephisto, Amazon, Pandora, Kırmızı Kedi, Babil.com, Kidega, Eganba, Sözcü Kitabevi, İlk Nokta, Kitap Ambarı, İdeal Kitap, Kitap Sepeti.

17 Şubat 2021 Çarşamba

Derinlik Sarhoşluğu, kitap satılan her yerde!

 

"Kalplere dokunanlar, unutulmuyor bayım!"

Önder Deniz Çavuşlar

Kapak Tasarım ve Afiş: instagram.com/sezengokhan

Yayınevi: instagram.com/iskenderiyekitap

Derinlik Sarhoşluğu kitap temin adresleri:

📚 D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Mephisto, Amazon, Pandora, Kırmızı Kedi, Babil.com, Kidega, Eganba, Sözcü Kitabevi, İlk Nokta, Kitap Ambarı, İdeal Kitap, Kitap Sepeti.


15 Şubat 2021 Pazartesi

"Bazı kalpler hiç geçmeyecek bir yarayla yaşlanırlar."

Önder Deniz Çavuşlar - Derinlik Sarhoşluğu 

📚 Kitap temin adresleri:

D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Mephisto, Amazon, Pandora, Kırmızı Kedi, Babil.com, Kidega, Eganba, Sözcü Kitabevi, İlk Nokta, Kitap Ambarı, İdeal Kitap, Kitap

12 Şubat 2021 Cuma

Hayattan vazgeçenlere inat...

 

"Çünkü biz seninle hayattan vazgeçenlere inat, bir ömrü birbirimizden hiç vazgeçmeden yaşayacağız."

Önder Deniz Çavuşlar - Derinlik sarhoşluğu



Derinlik Sarhoşluğu kitap temin adresleri:

📚 D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Mephisto, Amazon, Pandora, Kırmızı Kedi, Babil.com, Kidega, Eganba, Sözcü Kitabevi, İlk Nokta, Kitap Ambarı, İdeal Kitap, Kitap Sepeti.

10 Şubat 2021 Çarşamba

3. kitabım Derinlik Sarhoşluğu tüm kitabevlerinde!


Üçüncü kitabım Derinlik Sarhoşluğu'nun baskısı gerçekleşti ve tüm kitabevlerine doğru sizlerle buluşmak üzere yola çıktı.

Filizlenen bir tohumun çiçeğe dönüşümü gibi, gözlerini dünyaya yeni açan bir bebeğin ilk ağlaması gibi, gökyüzünden düşen bir yağmur damlasının tene değmesi gibi karışık duygular içinde aldım kitabı elime bugün. Acılarım, seçimlerim, sevinçlerim ve hüzünlerimden damıtılan; sizin beğenilerinize ve kalbinize dokunacağına çok inandığım Derinlik Sarhoşluğu'na iyi bakın, yaşanmışlıklar ve bolca hatıraları barındırır zira. Ben bu kitapta olduğu gibi hikâyelerden sağ çıkarak büyüyorum ve bu benim nefes alma, suni teneffüs yöntemim.


Gerisi sizlerin takdirine kalmış ve bundan böyle kitabım, sizlere emanet...

8 Şubat 2021 Pazartesi

Varlığında açan çiçekler

 

"Boğulmayasın diye derin yaralarımdan hiç bahsetmedim sana çünkü varlığında açan çiçekler vardı." Önder Deniz Çavuşlar - Derinlik Sarhoşluğu


📚 D&R: http://bit.ly/2MNnIS0

Kitapyurdu: https://bit.ly/3pAYiWp

İdefixe: http://bit.ly/39yKW7A

BKM Kitap: http://bit.ly/3j3H7u0



7 Şubat 2021 Pazar

Yaşam, göz açıp kapayıncaya giden bir yoldur.

 

"Sana bahşedilen güzellikleri göremediğin günlere, yaşam deme. Çünkü insanlar kötüdür. Yaşam, göz açıp kapayıncaya giden bir yoldur. Doğduk, büyüdük, yaşıyor ve azar azar ölüyoruz.  Hayat, imdi adanın sırtlarında pencereden sarkan sardunyalara bakıp tebessüm etmek, biraz da vapur telaşları; son sefere yetişmeye çalışmak gibidir."

Önder Deniz Çavuşlar - Derinlik Sarhoşluğu

📚 D&R: http://bit.ly/2MNnIS0

Kitapyurdu: https://bit.ly/3pAYiWp

İdefixe: http://bit.ly/39yKW7A

BKM Kitap: http://bit.ly/3j3H7u0


5 Şubat 2021 Cuma

"Kalplere dokunanlar unutulmuyor bayım!"


 3.kitabım Derinlik Sarhoşluğu'na tüm kitabevlerinden ve online kitap satış noktalarından ulaşabilirsiniz.

📌 D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Mephisto, Amazon, Pandora, Kırmızı Kedi, Babil.com, Kidega, Eganba, Sözcü Kitabevi, İlk Nokta, Kitap Ambarı, İdeal Kitap, Kitap Sepeti.

3 Şubat 2021 Çarşamba

Yaralar net, hatıralar flu

 

Derinlik Sarhoşluğu adlı yeni kitabım tüm kitabevlerinde ve online kitap satış noktalarında!

Bir haftadır online sitelerde ön siparişte olan kitabımı aşağıdaki satış noktalarından temin edebilirsiniz.

Kitaplar D&R, Idefixe, Kitapyurdu, BKM Kitap, Pandora, Babil, Kidega, Sözcü Kitap.

30 Ocak 2021 Cumartesi

23 Ocak 2021 Cumartesi

Çok Yakında!

 

Az kaldı, ha çıktı ha çıkacak derken, yeni kitabım Derinlik Sarhoşluğu, İskenderiye Kitap etiketiyle nihayet 1 Şubat 2021 tarihinde raflarda olacak.

Şehre Keder Yağıyor'dan tam 6.5 sene sonra ortaya çıkan kitabımda tasarladığı harika kapak için Gökhan Sezen'e ve yaklaşık on yıl evvel ilk kitabımda beraber çalıştığımız ve tekrar bana güvenerek bu eseri sizlere ulaştıracak olan İskenderiye Kitap'a ve değerli Yayın Yönetmeni Burak Fazıl Çabuk'a çok teşekkür ederim. 

Bu kitabı sevdiğim kadına, ebediyete uğurladığım ve bir yerlerden beni izlediklerinle inandığım annem ile babama, yakın destekçim olan ağabeyime ve Covid-19 salgını nedeniyle hayatını kaybeden tüm sağlık çalışanlarına ithaf ediyorum...

21 Ocak 2020 Salı

Kaç yaşındaydı diyorlar

Kaç yaşındaydı diyorlar!

Size ne ki? Neden yaş sorusu? Yani makul yaşta mı sorusu mu bu, bizim aklımızın alacağı "çok dehşet verici şekilde olmazsa pek tabi kabulümüz elbet" ölümünü onaylanıp eh normalmiş diyebileceğimiz yaşta mıydı" demek mi? Yani sizin kriterlerimiz neler?

Diyorum ki gençlere taş çıkarırdı, dinçti, emekliydi ama dizilere film çekimlerine giderdi. Yok diyorlar öyle değil. Peki daha önce hastalığı var mıydı, bir kez kriz geçirmişti diyorum on sene evvel, Hmm, evet anladık şimdi diyorlar, birinden duydum on sene yaşarmış kriz geçirenler! İşte ebem, bilmem kimin bilmem nesi falanca da öyleydi. Diyorum ki ellerimden kayıp gitti, diyorlar babaannem de öyle, dedem de gördük, teyzem de şöyle cereyan etti. "Ama öyle değil ulan. Bildiğiniz gibi değil. Ben hayatımda en çok babamı sevdim. Ben onun bir tırnağına yel değse dünyayı yakarım." diyecek oluyorum. Yok yok sen bilmezsin, yok ya bak dinle halam da bu şekildeydi bak diye ısrarla diretiyorlar.

Şuna üzüldü, buna stres yaptı son zamanlarında belki diyorlar. Yok diyorum öyle değil. Ben her gün dört beş kez arardım her hafta sonu giderdim olsa söylerdi. Anlatamıyorum. Öz be öz, kendi kanımı kendi canımı benden daha iyi biliyorlarmış gibi.

Anneni kaybettikten sonra bir daha eskisi gibi olamadı diyorlar, bak ona susuyorum. Ben de, ağabeyim de olamadık. O doğru.

Yeterince fazla kayıplar yaşamış ve bundan dolayı acı eşiği düşen akrabalar diyorlar ki, bize de oldu yapılacak bir şey yok, kabullenin siz de artık, isyan etmiyorum ki avazım çıktığı kadar bağırasım var yalnızca ağlayamadım ama çok üzülüyorum, anlamıyorlar. Biri geliyor babam da öyleydi, İki ay yoğun bakımda yattı sonra kaybettim. Ben ağzımı açacak oluyorum hani teselli cümleleri söyler gider diye, teşekkür etmek için. Yok yok anlıyorum seni benim babam da öldü işte. Bırakıp gitti bizi filan diyorlar. Bir de babası ölenler hiyerarşisi çıkıyor karşıma. Baba acısını tanıyanlar grubu.

Diyorum ki, hiçbir şeyi yoktu, çıktık evden hastaneye gidiyorduk üşütmüş, nezle diye, yolda takside kriz geçirdi müdahale etmeye çalıştım. Hayatımın en kötü günüydü, en korkunç dakikalarıydı. Dünya başıma yıkıldı, gezegenler çöktü, İSrafil Sur'a üfledi, o an kıyametimdi diyorum. İşte diyorlar heh orada olmuş. Ama diyorum. Üç beş dakikaya yetiştik hastaneye, Taksici kaçtı. Ben etraftan yardım istedim. Yetişti iyi insanlar da beş altı kişi sedyeye aldık, doktorlar önce acile, sonra yoğun bakıma aldılar. Kalp masajları, elektro şoklar. Anjiyosu, stendi. Yok amcam, yo yo dayım da öyleydi diyorlar. Üç dört saat işin eli ekipler ellerinden geleni yaptı diye haykırasım var tam o sıra, ya öyle dediler en azından, yapmışlardır değil mi sorusu soracak oluyorum. Yok diyorlar gelmiş vakit saat. Anlatamıyorum. Her şeyi biliyorlar. Ecel diyorlar. İşte, gelmiş vakti.

Yapabileceğimiz bir şey var mı diyorlar, yok diyorum. Olur mu paran var mı diyorlar, var diyorum. Bir şeye ihtiyacın? Adettendir diye ses çıkarmıyorum. Yok onu demedik başka yapabileceğimiz... Yok diyorum abicim, yok ablacım, yok canım kardeşim yok yok. Ne yapabilirsiniz ki, geri döndürebilir misiniz? Hayır! O halde yok.

Biliyorlar da bilmiyorlar, tanıyorlar da acıyı, tanımamazlıktan geliyorlar belki de, unutuyorlar. Acı, o sırada, tüm çıplaklığıyla bedenimi sarıyor ve damarlarımda dolaşıyor. Herkes kendine başına geleni acı belliyor ama acının ikisi, üçü, benzeri yok ve bir başka yok, acı kimsesiz, acı çaresiz. Acı hisseden ve o duyguyu tanıştıran arasında. Bir insan daha acısından asılıyor dünya hayatında. Gözde iki damla erdem. Sevgilere hasret, hatıralara mezar yazılıyor.

"Yanınıza gelene dek hoş kalın. Dualarda, anılarda kalın canlarım. "diyesim var belki ama yok diyorlar. Allah bilir orasını. Konuşturmuyorlar, hissettirmiyorlar, söyletmiyorlar.

Acı, o sırada, tüm çıplaklığıyla bedenimi sarıyor ve damarlarımda dolaşıyor ama en çok onlar biliyorlar!

19 Ekim 2019 Cumartesi

Yeryüzünde kıtasını kaybetmiş, bir coğrafyayım, uzak şehir girişlerindeki tabelalara benziyor yalnızlığım.

Önder Deniz Çavuşlar, Hiçlikle Yokluk Arası

7 Eylül 2018 Cuma

Azar Azar

Hemen pes mi ediyorsun? Yemyeşil çayırlara uzanıp taze kır çiçeklerinin kokusunu çekeceksin daha içine. Avucuna düşen yağmur damlalarını sayacaksın, saçlarından süzülecek ıslaklık, yürüyeceksin uçsuz bucaksız yolları aldırmadan ve sırılsıklam.

Gökyüzünden en parlak yıldızları seçmek için bakacaksın geceleri pencerenden, ayışığı dolacak içeriye tutamayacaksın kendini atacaksın sokağa. Sen aydınlatacaksın belki de geceyi, ne biliyorsun? Denize paralel sahil kıyılarında tabanların acıyana dek dolaşıp toplayacaksın deniz yıldızlarını ve mercan taşları, seke seke suyun üzerinden atacaksın suyun dibine, başka ne umuyorsun?

Bir sigara telleyecek, soğuk bir bira kapacaksın dolaptan, arkana bile bakmadan hey ne sanıyorsun?

Kim ne yapıyor veya nasıl baş etmeye çalışıyor hayatla unutacaksın, çünkü insanlar ve değer yargıları, çünkü insanlar ve çok bilmişlikleri, çünkü insanları ve içten içe seni aşağı çekişleri gelecek aklına.

Sana bahşedilen güzellikleri göremediğin günlere, yaşam deme. Çünkü insanlar kötüdür. Yaşam, göz açıp kapayıncaya giden bir yoldur çünkü.

Doğduk, büyüdük, yaşadık ve azar azar ölüyoruz.

Hayat, imdi adanın sırtlarında pencereden sarkan sardunyalara bakıp tebessüm etmek, biraz da vapur telaşlarıdır, son sefere yetişmeye çalışmak gibidir.

Yaşantının manası alamadığın uykular değildir yorgun gecelerden, Her gün seni bekleyen keşmekeş ve depresyondan depresyona sürüklendiğin ruh halleri de değildir. Şehir yorar, yıpratır insanı. Yorucu ne varsa uzaklaş, ne duruyorsun?

Olduğu gibi kabul edip göz ardı etmeye devam edersen ıskalayacağın zamanı düşün. Daha evden çıkmadan sabırsız şoförlerin kornaları karışır, kalabalığın uğultusuna.

Eğer akışına bırakırsan erkenden uyanıp işe yetişme telaşlarına kapılırsın, kendini otobüslerin içinde nefes almaya, trafikte aracında ilerlemeye çalışırken bulursun. Yöneticilerin hesap sorar; can sıkar, stresli ve endişeli çalışma arkadaşların da seni hep aynı döngünün içine atar durur.

Ödenecek faturalar, benzin parası, bina aidatı, zamlar, altını, doları, kredi kartı, iki oda bir salon evin bütün ihtiyaçlarına, eş dostun yapay davranışlarına, unutulan saygıya, hoşgörüsüz ve sevgisiz kent insanlarına ve akrabalarına rast gelmen ve o kısır döngü içinde boğulman kaçınılmaz.

Mutlaka gidilmesi gereken konserler, iyi ki seyretmişim diyeceğin tiyatro oyunları, izlenmesi gereken filmler, ruhuna iyi gelecek şarkılar ve keşfedilmeyi bekleyen yerler var daha kaldır başını.

O nedenle, hayatı ıskalama lüksün yok, hadi durma bir yerden başla. Başlayan ve yolu yarılayan bu dizeleri usulca koyuyorum başucuna. Yarenlik olsun.

"Ay büyülüydü. Yakamoz, deniz. Ardından koştuğumuz o baharlar. Çocuklardık. Parlak yıldızlardık o zamanlar. Artık dönemesek de geriye, ardından koştuğumuz o zamandır."

30 Temmuz 2018 Pazartesi

Distopya

"Hafif acıları anlatırım, derin acılar bana kalsın." cümlesi beni anlatır bütün iç organlarıyla. Bir şarkı da buna eş anlam olarak "Dertler derya olmuş, bende bir sandal, devrilip batmışım, boğulmuşum ben." der. Distopyam budur.

29 Temmuz 2018 Pazar

29 Temmuz 1989

1989 senesi o tarihe tanıklık edenler için; çok zorlukla dolu geçen bir yıl olarak daha sonra hafızalarının tozlu raflarındaki yerini alacaktı. Neler olmamıştı ki; Samsunspor kafilesi, Malatyaspor ile yapacakları lig maçı için çıktığı otobüs yolculuğunda ciddi bir kaza geçirmiş, kazada teknik direktörünü ve 3 oyuncusunu kaybetmişti.

Türkiye güzeli Meltem Hakarar, Moskova'da düzenlenen Uluslararası Güzellik Yarışması'nda birinci olmuş, o sırada SSCB orduları, Afganistan'dan tamamen çekilmişti. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine, "Üniversitelerde bayan öğrencilerin baş örtüsü takmalarına izin veren" yasal düzenlemeyi iptal etmiş, memlekette bu nedenden büyük protestolar meydana gelmişti. O protestolardan çok sonra başa gelecek bir hükümet tüm bu yapılanların intikamını kan kusturarak alacaktı.

Galatasaray, cezası nedeniyle, Almanya'nın Köln şehrinde oynadığı Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek finalinde ilk maçı Monaco'da 1-0 kazanmış, rövanş maçında Monaco ile 1-1 berabere kalarak yarı finale çıkmıştı. Sokaklara dökülmüştük elimizdeki bayraklarla. Anımsıyorum da muhteşem bir başarıydı. O sıralar Çin Halk Cumhuriyeti'nde devam eden Tiananmen Meydanı Protestoları'nda 3000'e yakın insanın öldürüldüğü, Romanya Başbakanı Çavuşesku ve eşi Elena'nın, insanlığa karşı suç işlemelerinden dolayı suçlu bulunduğu ve kurşuna dizilerek idam edildiği haberleri televizyon ve gazetelerden bildiriliyordu.

O dönemde bir çok diziye de konu olacak Bulgaristan'daki asimilasyon sonucu Bulgaristan'daki Türkler, ülkemize göç ediyor, o sene içinde de Şener Şen'in babası Ali Şen, Beşiktaş efsanesi Baba Hakkı Yeten, usta yönetmen Ertem Eğilmez, büyük yazarlar Samuel Beckett, Yusuf Atılgan hayata veda ediyorlardı.

1989'un 29 Temmuz günü de o vakit yaşayanlar için alalade bir gün sayılırdı. Çocukluğunu yaşayanlar, okulların sona ermesinin üzerinden 1,5 ay geçmesinin ve aynı zamanda yaz tatillerinin tadını çıkarıyor, sahil kıyıları, yazlıklar, oteller dolup taşmış aileleri ağırlıyordu. Ben, İstanbul'daydım. İstanbul'da çok sıcak bir hava vardı o günü. Güne sabah kalkıp bir güzel kahvaltı yaparak başlamıştım, forma ve şortumu giyip mahalleden arkadaşlarımla toprak sahada geçirmek için evden fırlamıştım.
Akşama doğru yorulup biraz da acıkınca 5 gibi evin yolunu tutmuştum. Eve gelen bir telefon, o yazı tamamen değiştirdi. Annemin köyünden geliyordu telefon ve arayan kardeşiydi. Abla, annemizi kaybettik başımız sağolsun diyebilmişti bir tek dayım. Annem üzüntüden düştü, kaldı. Zor kendine getirdiler. Babam Nişantaşı'nda çalışıyordu iş çıkışına belki bir kaç saati vardı. Haberi hemen halamlar ilettiler. Apar topar geldi babam. henüz 60 yaşında kaybettiği annesine doyamadığını feryat eden annem hüngür hüngür ağlıyordu. Kötü bir şeyler olmuştu. Ben de annem ağlıyor diye ağlıyordum.

Ölüm nasıl bir şey diye düşündüm o an. Çok tanık olduğum ve idrak ettiğim bir mesele olmamasına rağmen anlaşılan iyi bir şey olmadığıydı. Babamdan sonra duyan akrabalar da geldi evimize. Taziye ve üzüntülerini belirttiler. Herkesin üzgün olduğu bir akşamüstüydü o bahçeli evimizde, benim de, öyle içime işlemişti ki; annemin ellerinden sıkı sıkıya tutuyordum hiç bırakmaksızın. Sonrasında bir minibüs bulundu tanıdıklar vasıtasıyla ve gelebilen bütün akrabalarla beraber yola çıktık.

Yol, annemin sessiz ağlayışları ve benim onun yanında anne ağlama ne olur deyişimle geçti. Köydeki eve vardığımızda orada İstanbul'dakine benzer başka bir kalabalık olduğunu gördüm göz ucuyla ve bu kalabalık İstanbul'dan gelenlerle bir araya geldiler.

Birbirlerine ağlayarak sarıldılar. Birbirlerinden güç bulmaya çalıştılar. Ağlamaklı gözlerle etrafı seyrettim gece boyu ve sonra yavaş yavaş sessizliğe bıraktı yerini kalabalık. Anneannem 60 yaşında son nefesini vermişti. Ve bir yatak üzerinde beyaz bir örtünün altında yatıyordu. Üzerindeyse bir bıçak karnıyla göğüs boşluğu arasına bırakılmıştı.

Yaşlı kadınlar bunun bir gereksinim olduğunu soran ve bilmeyenlere izah ediyordu. İlk ölüm deneyimimi taçlandıran son kareydi bu sahne benim için. Ölümün ne olduğu o zaman anlamıştım. Ölüm, sevdiklerimizi bu yaşamda bir daha hiç görememekti. Onların hatıralarıyla yaşamın geri kalanına devam etmek zorunda olmak demekti.

Bunu ilk anladığımda takvim yapraklarında tarih 29 Temmuz 1989'u gösteriyordu.

26 Temmuz 2018 Perşembe

23 Temmuz 2018 Pazartesi

17 Temmuz 2018 Salı

Dışavurum

"Ben yapamıyorsam bari onlar yapsın, benim olmadı onun olsun, ben kazanamadım onlar kazansın, ben bir yere gidemiyorum onlar bari gitsin" gibi insani bir anlayış varken, çevremizde de "Ben yapamadım kimse yapamasın, ben kazanamadım kimse kazanmasın, ben zorluk çekiyorum herkes çeksin, benim işim gücüm zor kimsenin kolay olmasın, ben gidemiyorum kimse bir yere gitmesin" anlayışı var.

Bu anlayış, insanlardaki aşağılık kompleksinin, hasetin ve hiçbir zaman insan gibi insan olamayacağının dışavurumudur.

Dört milyar yıllık dünyada; dört büyük çağ, sayısız medeniyet ve oluşum arasında şu döneme denk gelmenin sıkıntısını, varoluşsal sancılar ile birlikte çekiyorum bu yüzden. En yakınların arasında, iş ortamlarında, ailen ve arkadaşların arasında bile birden çıkabiliyor karşına bu düşünceler.

İnsan çocukluğun o saf günlerini arıyor böyle zamanlar. Hayatta belki de en çok üzüldüğüm şey bütün bu olanlar arasında, çocukken sokakta yorgunluktan ölene dek top oynadıktan sonra kana kana içtiğim suyun, akşamına da kafamda hiçbir endişe ve düşünce olmadan uyuduğum uykunun tadını, bir daha hiçbir zaman tadamayacak olmak maalesef..

12 Temmuz 2018 Perşembe

DAHA CİDDİ NE OLABİLİR Ki?

'Bundan yüz yıl sonra hemen hemen hiç birimiz olmayacağız. Yalanlar, kavgalar, küslükler, barışmalar, yanlış anlaşılmalar, dedikodular, eğlenceler, ağlayışlar, gülümseyişler sevişmeler ve ayrılıklar; hiç bir şey kalmayacak geride.

Sanki "hatıra" denilen o sandığa kapatılmak üzere yaşıyoruz bu yaşamı. Alıp başımızı gittiğimizde bizi ne bekliyor? Bundan sonra bu serüven nereye gider, yollar nereye çıkar? Bilmiyoruz. Kalabalıklar arasında herkesin bir yere yetişme telaşı, onca koşuşturmanın sebebi biraz da bu olsa gerek.. Birilerine ve bir yerlere geç kalarak, o anı sandığına bir eksik parça daha bırakmak istemiyoruz.

Ve yolun sonunda da bu yaşamda var olmuş insanoğlunun bir zamanlar söylediği o cümleye çıkıyor bütün duraklar: "Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki? "

Çünkü insan biraz ölümlüdür, yaşamaktan usandığı kadar. Kim hatırlıyor ki şimdi, yağmurlu bir günde ve sonbaharın koynunda Ankara'nın ayazında o sabahı.

Kim anımsar ki, Bodrum'a yaklaşırken uçak fobisi eşliğinde ardında kalan şehirleri ve geride bırakılan koca bir ömrü. Begonviller de açmıştı hem. Bundan tam on yıl evvel daha ilk buluşmanın heyecanında iken söylenen aptalca ve çokça saflık içeren o konuşmalar şimdi kimin umurunda? Ah, Beyoğlu nelere şahitti!

Sevdiği bütün kadınların, başkalarıyla evlendiği adamların hüznü, dantel gibi işlenir geriye kalan hayatına! Kına geceleriniz, söz, nikah ve düğünleriniz geçince eve geçtiğinizde tüm herkes evine dağıldığında ve yalnız kalmışken hiç düşündünüz mü, hayatınız hayalleriniz gibi olacak mı diye?
Sarhoş çıkılan yollardan kalp acıları geçermiş, deneyimlediniz mi hiç?

Şehirler, ovalar, ormanlar ve denizleri aşınca başlıyormuş hem de sızılar.. Alanya'nın gün batımlarını hatırladınız mı peki, Antalya'nın o muhteşem ayışığının direkt yüreğinize işlediği oldu mu? Ya Burgazada'nın sarp kayalıkları ve buz gibi denizi?

Alaçatı'da hayata inananlar ne olacak?

Çanakkale semalarında bardaktan değil, ruhunuzdan boşalırcasına bir yağışa denk geldiniz mi? İnsan, her şeye alışır, her şeyi unutur ve insan biraz da ölümlüdür azizim.. Hepimiz aynı yeryüzünde sonu belli hikayelerin farklı figüranlarıyız, hepsi bu.

8 Temmuz 2018 Pazar

Yürümek

"Çocukluğum, yürümek demekti." dedi bir kız, bir gece vakti. "Babam, uzak yerlere gideceğimiz zaman bizi daima yürütür ve az kaldı, yaklaştık dayanın biraz daha derdi. Babamın yakın dediği yerler aslında hep uzaktı."